Travma ve Terapi süreci

Travma ve Terapi süreci

Travma ve Terapi süreci

Travma; zedelenme, örselenme, yaralanma anlamı gelir. Ruhsal veya bedensel bütünlüğünü tehdit eden/zarar veren durumlara, doğrudan veya dolaylı olarak maruz kalma sonucunda oluşan hasardır. Cinsel istismar, fiziksel istismar, duygusal istismar, savaş, göç, patlama, doğal afet, kaza, bir yakının beklenmedik vefatı gibi olaylar sık karşılaşılan travmatik durumlardır.

Çoğu kez olağandışı ve beklenmedik bir şekilde ortaya çıkan travmatik durumlarda; aşırı korkma, dehşet ve panik içinde olma, çaresizlik ve  savunmasız hissetme gibi duygular deneyimlenir. Travmatik yaşantılar sonucunda; tssb, akut stres bozukluğu, depresyon, alkol ve madde k.b., anksiyete ve duygudurum boz., psikotik boz. gibi psikiyatrik tanılar konulan tablolar ortaya çıkabilmektedir.

Jon Allan, bir olayı travmatik yapan şeyin nesnel bir olayın öznel yorumu olduğunu, baş edilemez yoğunlukta duyguların ve çaresizlik duygusunun travmanın özünü oluşturduğunu kabul eder. Kendimizi tehlikede hissettiğimiz ölçüde travmatize olduğumuzu belirtir.

Spiegel’e göre kişinin korku, acı ve çaresizlik hissetmesine; kendi iradesi ve isteklerinin olayların akışı içerisinde anlam ifade etmediğini düşünmesine; kişinin kendilik algısının utanç, küçük düşürülme, acı ve korkuyla zarar görmesine ya da kendilik algısının kırılmasına, parçalara ayrılmasına sebep olan olaylar psikolojik travmalar kapsamında değerlendirilebilir

Travmada Zihin Nasıl Çalışır

Travmatik olaya bağlı şiddetli duygulanımın kişinin düşünme ve bilgileri düzenleme becerilerini sekteye uğrattığı, travmatik olayların diğer olaylar gibi hazmedilemediği, öyküsel bir biçimde değil duyusal bir şekilde kaydedildiği ifade edilir. Bu şu anlama gelir; kişi travmatik olayı her hangi bir olayı hatırladığı gibi neden sonuç ilişkisi içinde, kronolojik bir sırada, anlam ve ayrıntı içeren bir biçimde hatırlayamaz. Olayın kendisi silik ya da kopuk kopuk hatırlanabilir ama olaya dair duyusal(ses, koku, görüntü vb.) ayrıntılar net bir şekilde hafızaya kaydedilmiştir. Bu duyusal ayrıntılar işlenemediği ve yüzeyde kaldığı için ufak benzerlikler üzerinden bile tetiklenebilir (Horowits, 1986)

Travma ve Dissosiyasyon

Dissosiyasyon(bölünme), ruhsal yapının travma ile baş edebilmek adına ortaya koyduğu bir savunmadır. Hem kişiyi travmanın acı verici yaşantısından uzaklaştırdığı hem de durumu çözme işlemi için kişiye vakit kazandırdığı, böylece kişinin kontrol hissini kaybetmemiş gibi deneyimlemesini sağladığı düşünülür(Vedat Şar).

Travma ile dissosiyasyon arasında ayrılmaz bir şekilde bağlantı olduğu kabul edilmektedir. Dissosiyasyona yatkınlık seviyesi çocukluk döneminde çok daha fazla iken yaşın büyümesi ile bu seviye azalmaktadır(Elizabeth Howell).

Travma Nasıl Oluşur

Yaşayarak, travmatik duruma direkt olarak maruz kalma

İzleyerek, travmatik bir olayın gözlerinin önünde gerçekleşmesi

Dinleyerek, travmatik yaşantıları dinleyerek büyümek gibi

Bilinçdışı, travmaların kuşaktan kuşağa aktarılması yoluyla

Travma Türleri

a)Akut Travmalar

Post Travmatik Stres Bozukluğu

Savaşlar, patlamalar, afetler (deprem, sel, yangın), saldırı, tecavüz, işkence, kazalar, aile içi şiddet gibi durumlar sonrası en az bir ay boyunca aşağıdaki dört alan ile ilgili problemler yaşıyor olmak

1-Yeniden yaşama (hatırlama): Travma yaşayan kişide olaydan sonra olayla ilgili anıların zihnine gelmesi sık görülür. Olayla ilgili görüntüler (örneğin ceset görüntüleri), sesler (yardım isteyenlerin haykırışları) onları düşünmek istemediğinde veya aklına getirecek bir durum olmadığı halde bile kişinin zihnine gelebilir. Bu anıların canlanması kişiyi genellikle çok rahatsız eder ve iç sıkıntısı, çarpıntı, terleme, titreme, nefes alamama gibi bunaltı belirtilerine yol açar. Bazen de kişi olayı gerçekten yaşıyor gibi olur. Gerçekte bir sarsıntı olmadığı halde yer sallanıyor gibi hissetme, uyanıkken travma anıyla ilgili hayaller görme buna örnektir.

 

2-Kaçınma: Kişi olayı hatırlatan yer, durum, konuşma, hatta duygu ve düşüncelerden mümkün olduğunca uzak durmaya çalışır. Olayı hatırlamak büyük bir sıkıntı, acı ve korku hissine yol açtığı için kişi olayı hatırlatan yerlere gitmez, bu konulardan bahsetmez veya konuşulan yerlerden uzak durur. Enkaz altında kalmış bazı kişiler evin enkazının bulunduğu yeri, hatta o şehri ziyaret edemeyebilir, olaydan bahsedemeyebilir. Kişiler olayı yaşamamış kişilerden duygusal olarak uzak hissedebilirler, duygularında körelme olur, sevinç ve üzüntü hissedemeyebilirler. Bazen kendilerine yardım etmeye çalışanlara öfke duyabilirler, bazı kişiler sadece aynı travmayı yaşamış kişilerle görüşüp, diğerleriyle ilişkiyi kesebilirler.

3-Aşırı uyarılma: Ruhsal travmadan etkilenmiş kişiler kendilerini diken üstünde, sürekli tetikte hissedebilirler. Her an o olay tekrar olacakmış gibi gelebilir. Davranışlarını bu ihtimali düşünerek şekillendirirler, bu konuda aşırı tedbirli davranırlar. Örneğin istemeden de olsa girdikleri binanın çatlağı var mı, kapısından kolay kaçılabilir mi diye kontrol ederler. Yolda yürürken üstüne devrilmesinden korkup direklere yaklaşmazlar. Tehlikeler konusunda abartılı tedbirler alabilirler. 
Aşırı uyarılmanın diğer göstergeleri ani ses ve hareketlerde irkilme veya yerinden sıçramadır. Kapı çarpması, yüksek sesle konuşma, birinin aniden odaya girmesi gibi beklenmedik durumlar kişinin yerinden sıçramasına ve uzunca sürebilen bunaltı belirtilerine (çarpıntı, terleme, titreme, nefes daralması) yol açar.

4- Kendilik ve dünya ile ilgili olumsuz bilişler:

Kendine ve dünyaya dair tasarımları(ben savunmasızım, hiçbir zorluk ile baş edemem, zayıfım, tehlikedeyim / dünya çok tehlikeli, her an sahip olduğum her şeyi kaybedebilirim, sürekli zarar görmeye dair tetikte olma, sürekli dış dünyayı kontrol etmeye çalışma gibi) çarpık bir şekilde oluşturmuştur. Bu bilişler ile bağlantılı kötü duygu içerisinde olabilirler

 

 

 

b)Çocukluk Çağı Kronik Travmaları

Erken çocukluk döneminde deneyimlenen travmalar kendilik gelişiminin duraklamasına ve kalıcı hasarların ortaya çıkmasına neden olur. Erken dönem travmalar ile Borderline K.B., Narsistik K.B., Dissosiyatif K.B. gibi birçok patoloji arasında yüksek oranda bağ olduğu bilinmektedir.

  • Cinsel ve fiziksel  istismara maruz kalmak
  • Bakım verenler tarafından gerçekleştirilen duygusal istismara maruz kalmak
  • Çocuğun bizzat hedef olmadığı, çoğunlukla anne baba arasında gerçekleşen geçimsizliğe ve kavgalara şahit olarak büyümesi
  • Çocukluk döneminde ağır hastalıklar geçirmiş olması, yoğun tıbbi müdahalelere maruz kalması
  • Bakım verenin(anne) çocuğun ihtiyaçları ihmal etmesi, sınırlarını işgal etmesi ve ilişki içerisinde ilişkisel olarak var olmaması

 

Toplumsal Travmalar(kuşaktan kuşağa aktarılan)

Geniş halk kitlelerinin mağduriyeti, maruz kalan insanların kimliğinde önce dissosiyasyon sonra konsolidasyon oluşturur. Bu travmalar, toplumsal kimlikleri inşa eden kurucu yaşantılar olarak deneyimlenebilmektedir. Holokost (yahudilik), kerbela( alevilik), hiroshima(japon toplumu), versay anlaşması(alman toplumu ve naziler), serv anlaşması(türk toplumu), cumhuriyet devrimleri(cemaatler, tarikatlar) gibi tarihteki bir çok hadise, toplumsal kimliğin oluşumunda önemli faktör olarak görülmüştür. Toplumsal travmaların, sadece kimliğimizin oluşum sürecini değil olayları anlamlandırma biçimimizi, tercihlerimizi, amaçlarımızı, korkularımızı, savunmalarımızı derinden etkiler.  

Akut Travmaların Terapisi

1-Güvenlik ve Stabilizasyon

Yaşanılan durumu ve semptomlara dair öykü alarak değerlendirmenin yapılması ile terapi süreci başlar. Danışanın terapiye uygun olup olmadığı, sadece psikoterapi ile mi çalışılacağı yoksa hem ilaç tedavisine hem de psikoterapiye aynı anda devam etmesinin mi daha yararlı olacağı gibi birçok konu değerlendirilir ve netleştirilir. Terapi süreci içerisinde duygu, düşünce ve bedensel duyumlarını kısmen de olsa yönetebilmesi için çeşitli tekniklerden yararlanılır(nefes ve gevşeme egzersizleri, güvenli yer, bilişleri düzenleme yöntemleri vb.)

2-Hatırlama ve İşlemleme

Travmaya dair detaylı öykünün alındığı ve belli protokoller çerçevesinde oluşturulan güvenli bir zeminde danışanın travmatik yaşantıya yeniden odaklandığı bir aşamadır. Danışan travmaya dair hikayeye yeniden odaklandığında duygu, düşünce, duyumlar, imgeler ve zihne gelen görüntülere tekrar maruz kalır. Terapistin yönlendirmesi ile danışan, darmadağınık olan bu farklı kanallardan gelen bilgileri, tek bir hikayenin içerisinde birleştirmeye ve gerçekliğe uygun bir şekilde yeniden işlemlemeye çalışır. Zihin bu süreçte, dağınık olan yaşantıları bütünleştirmeyi, duyguları düzenlemeyi ve deneyimi hazmetmeyi amaçlar.

3- Hayat ile Yeniden Bağ Kurma

Danışanın kendini güvende hissettiği, benzer bir travmaya karşı baş etme becerilerinin ve kendine karşı olan inancının arttığı bir aşamadır. Öz saygısını düzenlediği, hayata içine daha güven ile dahil olabildiği, kapasitelerini ortaya koyabildiği, besleyici olduğunu düşündüğü yaşam alanlarını ve ilişkilerini güçlendirdiği bir dönem olur. Yaşadığı travma ile baş etmek, çoğu zaman danışanı daha güçlü ve olgun bir hale dönüştürebilir.

 

Travmatik yaşantıları olan kişilerin; bu travmadan kaynaklı işlevselliklerinin düşmesi ve günlük yaşama devam etmekte zorlanmaları, ruhsal ve fiziksel yapılarında ortaya çıkan rahatsız edici semptomların uzun süredir devam ediyor olması halinde, sürecin bir ruh sağlığı uzmanı tarafından değerlendirilmesini gerekli kılar. Doğrudan veya dolaylı travmaya maruz kalan kişilerin yaşadığı ruhsal problemlerin çözümünde, travma terapilerinin etkili olduğu kabul edilir